BLOG
Yeni Dünya Düzeni Umudu: İnsani Gelişim ve Biyo- kapasitenin Barışı..
Yazan : Serra Titiz 11 Nisan 2011 PazartesiMevcut yaşama ve tüketme biçimiyle dünyayı sürdüremeyeceğimizi fark etmeye başladığımızdan beri sanki yeni bir aydınlanma çağına girdik..
Tüm kavramlar, alışkanlıklar ve davranışlar yeniden sorgulanmaya başladı. İnsan hakları, iklim değişikliği ve dünyanın geleceği konularıyla çevrilmiş durumdayız. Dünyanın geleceğine yönelik öngörüler yapılıyor. Şirketler bu öngörülerin oluşturulmasına paylaşımcı bir şekilde katkı yapıyorlar. Var olan işlerini yapmanın ve rekabet avantajı yaratmak için sürdürülebilirlik ajandasındaki yerlerini sağlamlaştırmanın yansıra, dünyanın ve dolayısıyla iş dünyasının geleceğinin tasarlanmasında aktör olmaya çabalıyorlar. IBM, Siemens, Vodafone, Shell, PriceWaterhouse ve daha fazlası, geleceği bugüne taşıyarak dikkat çekme misyonu üstlenmiş durumdalar.
Ortak paydada buluşuluyor: İnsani gelişim ve doğanın biyo- kapasitesinin birbiriyle barıştığı nokta yeni dünya düzenini oluşturacak gibi. Bu yeni düzen, insani değerleri yeniden canlandıracak ve dünya vatandaşlığı kavramını pekiştirecekmiş gibi görünüyor. Olumsuzlukların böyle bir olumlu sonuca götürmesi kayıpları “offsetleyebilir” diye umuyorum..
Dünyanın ve varlık gösteren tüm organizmaların sürdürülebilirliği ancak, insani gelişim ve biyo- kapasite kullanımının dengeli olması ile mümkün olabilir. Vision 2050 raporuna göre bu dengeyi kurabilmiş tek ülke yok bugün dünyada. Bir tarafta, insani gelişim düzeyi yüksek ülkelerin çevreye verdikleri zararın da yüksek olması durumu var; diğer tarafta ise, insani gelişim düzeyi düşük ülkelerde çevreye verilen zararın da düşük olması durumu..
Bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşları, uluslararası kalkınma örgütleri sürdürülebilir kalkınmanın gerekliliklerini devletlerin, şirketlerin ve halkların gündemine taşımayı başardı. Tüm dünya farkında ki gidişat iyi değil ve bir şeyler yapmak gerek. Bunun farkında olmak, bireylerin harekete geçmeleri için yeterli mi peki? İnsanlarda birlik duygusu yaratmak kolay mı? Hem de ortak bir gelecek için?
Her sene yapılan sürdürülebilir kalkınma konferanslarında ülkelerin ne şekilde katkı sağlayacağı ile ilgili müzakereler yapılıyor. Az gelişmiş ülkeler haklı olarak tazminat istiyorlar. Onların doğal kaynakları ve insanlarının sömürülmesi pahasına gelişmiş ülkelerin refah düzeyi arttı. Gelişmiş ülkeler, kendilerinin sorumsuzca, geleceği düşünmeden ve insan haklarına saygısızca hiçe saydıkları bu ülkeleri işbirliğine çağırıyorlar şimdi. Kendi menfaatleri için az gelişmiş ülkelerin kaynaklarını ve insanlarını sömürenlerin tazminat ödemesi adil bir başlangıç noktası için bir ön şart olamaz mı? Kolektif hareket için herkesin eşit noktadan başlaması gerekmez mi?
Bu arada asıl davranış değişikliği gerektiren toplumlar, gelişmiş ülke vatandaşları. Gelişmiş ülke vatandaşlarının her türlü sağlık, eğitim, sosyal hakları var, hayat güvenceleri var. Alışmış oldukları bir yaşama biçimleri var. İnsani değerlerin azaldığı, insanların birbiriyle olan bağının güçsüzleştiği, insanların birbirilerine ayıracak zamanlarının olmadığı ama kullan-at tüketim anlayışının hakim olduğu, sanal sosyal ağlarda zaman geçirildiği bir sosyal düzenin içinde yaşıyorlar. Çok şeyleri var ama “elle tutulan değerleri” yok. Ve onlar bu çok şeylere sahip olabilsinler diye az gelişmiş ülkeler ve dünyanın doğal kaynakları harcanıyor.
Asıl davranış değişikliğini yapması gerekenler onlar... Ve hızlı bir dönüşümün sağlanması gerekiyor. Bunu da devletlerin politikaları sağlayabilir. Politikalar teknoloji ile desteklenerek iletişimin hızı sayesinde küresel kolektif hareket mümkün olabilir.
Örneğin Bangladeş’te 2002’den beri plastik poşet kullanımı yasak. Güney Afrika Cumhuriyeti, Ruanda, Tanzanya, Zanzibar, Uganda, Kenya, Çin ve İtalya’da da...İrlanda, poşet balına 15 cent vergi koymuş, plastik poşet kullanımı yüzde 90 düşmüş..
Adil rekabet, ayrımcılık, yolsuzluk, işçi hakları, azınlık hakları, karbon salınımı gibi konularda devlet politikaları iş dünyasını ve kamusal davranışı düzenleyebilir. Bir an önce ortak bir dil konuşmaya ve davranışların etkilerinin ölçüldüğü bir mekanizmanın oluşmasına ihtiyaç var..
Gelişmiş ülkelerin de, geçmişlerini temizleyip, öngörülerde bulunurken inandırıcı adımlar atmaları gerekiyor..
TAGS
EN ÇOK OKUNANLAR
-
2001’den 2010’a giderken
Yazan : Ceyhun Göcenoğlu
29 Aralık 2009 Salı -
Enron’dan Volkswagen’e İş, Etik ve Sürdürülebilirlik
Yazan : İzel Levi Coşkun Mazars & Denge Yönetim Kurulu Üyesi
22 Aralık 2015 Salı -
Sürdürülebilir Girişimcilik ile Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Nasıl Sağlanır?
Yazan : Dr. İzel Levi Coşkun- SMMM (CPA Turkey) - Chief Executive Partner
3 Şubat 2015 Salı -
Sürdürülebilir Girişimcilik Sürdürülebilir Kalkınmanın Lokomotifi olabilir mi?
Yazan : Dr. İzel Levi Coşkun- SMMM (CPA Turkey) - Chief Executive Partner
1 Şubat 2015 Pazar
ARŞİV
- Ocak 2023
- Şubat 2022
- Kasım 2021
- Nisan 2020
- Ocak 2020
- Aralık 2019
- Mart 2017
- Kasım 2016
- Haziran 2016
- Mayıs 2016
- Mart 2016
- Aralık 2015
- Ekim 2015
- Eylül 2015
- Ağustos 2015
- Mart 2015
- Şubat 2015
- Ocak 2015
- Ocak 2013
- Temmuz 2011
- Mayıs 2011
- Nisan 2011
- Ocak 2011
- Ekim 2010
- Eylül 2010
- Aralık 2009
- Kasım 2009
- Ekim 2009
- Eylül 2009
- Ağustos 2009
- Temmuz 2009
- Haziran 2009
- Mayıs 2009